22 Ağustos 2007 Çarşamba

Bir Gidiş Anı...

Kayıp bir kentin ürkek yağmur taneleriyle ıslanmış dar sokaklarında bir yerde tozlu bir tiyatro sahnesiydi hayat.Büyülü büyük kentin curcunalı ışıklarının içinde minik bir karartıydı varolmak...Ve hırçın bir melekti sahneye düşen...Minik ama güçlü,çelimsiz ama özgür karanlık gölgesi vardı...Söyleyeceği replikler dilindeydi ama,çözülmezdi dili hırçın meleğin...konuşmazdı....susardı sahnede...Biliyordu ki nefes almak doğal bir ihtiyaçtan çok,bir arzuydu...Biliyordu ki bir şarkı anlatırdı içindeki şizofrenik ruhu...Ve yine biliyordu ki bir şarkılık nefesi vardı bitirmek için tiyatroyu... Sessizliğin şarkısı içinde yaşarken bunalımını;hayatını ertelemekten çok,yaratmaktı içindeki tek arzu,ona ait yaşamı... Aynı replikler dolaşıyor zihninde,çıkış kapısı arıyor meleğin aleminde ama kurtulamıyorlardı...Çünkü hırçın melek biliyor ve saklıyordu...Ruhuna tecavüz edenleri susturacak olan o repliğin çıkış noktasını...Biliyordu ve gidiyordu...O büyülü kente,curcunalı ışıkların altında ki çelimsiz ama özgür gölgesine...O tozlu tiyatro sahnesinin tozlarını üflemeye,dar sokaklarını keşfetmeye,ürkek yağmur damlalarının altında ıslanmış kirpiklerinin altından minnetle bakmak büyülü kente...Gidiyordu işte...Çünkü diyordu hırçın melek,çünkü hayatımın oyunu başlamak üzere o tozlu sahnede...Ve gidiyorum aşık olduğum o büyülü kentime...

Hiç yorum yok: